Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pazar sabahı keyfi...

"Uzun zamandır bu tarz bir pazar sabahı keyfi yapmamıştım" diye düşündüm bu sabah hafiften bir pazar sabahı keyfi yaparken. "Hafiften" dememin iki sebebi var, birincisi bunu düşünürken öğleden sonra olmuştu bile, ikincisi ise bunu düşündüğüm noktaya gelene kadar akşamdan kalmalığın ağır etkileriyle baş etmekteydim... 12 civarı artık daha fazla uyuyamayacağımı farkedince kalktım ve bir duş aldım. Evin her odasında uyuyan birileri olduğundan giyinip, kitabımı alıp yavaşça dışarı süzüldüm. Önce, neredeyse her akşamdan kalma pazar sabahımda yaptığım gibi börekçiye gittim. İlginçtir, ilk defa bugün börekçiye yalnız gittim. Daha önce evin geri kalanından daha erken uyandığım olmamış anlaşılan... Börekçide her hafta görmeye alıştığım keyifli garson bu hafta yoktu. Gençten, tıfıl bir çocuk aldı siparişimi ama o da aynı diğeri gibi, başka bir dilin dilbilgisinden ödünç alınmış gibi duran şu cümleyi mutfağa doğru bağırmaktan geri kalmadı: "Çay bir yap". Akşamdan

Bugün 19 Ocak...

...ve benim kalbim sıkışıyor üç yıl öncesini hatırladıkça. O kadar ki, artık bir şey söyleyemiyorum. Ancak, bir sene önce yazdıklarımı tekrarlayabiliyorum: 2 yıl oldu, ne oldu? İki yıl önce, 19 Ocak günü. Norveç'e geleli 13 gün olmuş, Türkiye'ye dönmeme daha beş ay var. Bunlar yetmezmiş gibi birtakım kişisel sebepler var: keyifsizim. Önce Ekşi Sözlük'te görüyorum, inanmak istemediğimden olsa gerek, inanamıyorum. Ntvmsnbc'yi açınca, mecbur, inanıyorum Hrant Dink'in katledildiğine. Bütün gün odadan dışarı adım atmıyorum. Akşama doğru kağıdı kalemi alıp bir mektup yazıyorum, bilinmeyen bir alıcıya. "Bu ülkeyi sevmek hiç bu kadar zor olmamıştı" diye yazdığımı hatırlıyorum pek çok şeyin arasında. "... ve bu ülkede bir şeylerin iyiye gideceğine dair umudum neredeyse tükendi". Bunu yazmak bana neredeyse elle tutulacak kadar keskin bir acı veriyor ama, görüyorum ki şu iki senede ne bu ülkede ne de benim hislerimde bir şeyler iyiye gitmiş. Bilaki