Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir berber bir berbere "Bre berber...

Bugün berberime gittim. Benim berberle muhabbet ilginç oluyor, zira berberin kendisi de ilginç. Son gidişimde, sanırım 31 Mayıs'tı, içerisi Japon doluydu, öyle ki sabah erkence gitmeme rağmen sıranın bana gelmesi çok uzun sürdü, bana kahvaltıya gelecek olan Elif'i bekletmemek için traşımı olmadan eve döndüm. Aynı gün öğleden sonra gittiğimde de bir başka Japon traş oluyordu, onu bekledim. O gün traşımdan sonra da oturup National Geographic seyrettik berberle, çaylarımızı içerken. Bugün de traş esnasında teknolojinin evriminden, yenilenebilir enerji kaynaklarından -Bir an yanlışlıkla "Yenebilir enerji kaynakları" yazsam ne güzel olurdu diye düşündüm, gofret gibi mesela- falan bahsediyorduk. O esnada "İlginç bir muhabbet oldu bu, bunu bloga yazayım" diye düşündüm. Muhabbet ilerleyip değiştikçe bloga yazacak başka bir şey çıktı: evli ve bir çocuk babası olan berberimin benden sadece bir yaş büyük olduğunu öğrendim. Elbette, 25 yaşına gelmiş, üniversite okum

Blogosfer'den haberler...

Arnold Kim bir tıp doktoru. Aynı zamanda da Mac Rumors isimli blogun sahibi. Sekiz yıl önce açtığı ve Apple 'la ilgili dedikodu, söylenti ve haberlere yer verdiği blogu ayda 4.4 milyondan fazla ziyaretçi almaya başlamış. Sonuç: Dr. Kim doktorluğu bırakıp tam zamanlı bir blogger olmuş. Doktorlukta olduğu gibi burada da yılda altı haneli bir gelir elde etmeyi bekliyormuş. Haberin detayları şurada . Diğer taraftan Emre de blog yazmaya başladı: Emrenin blogu . Akademisyenliği bırakıp tam zamanlı bir blog yazarı olma niyeti bildiğim kadarıyla henüz yok, ama izleyip görelim (:

*

Arabanın uzaklaşan kırmızı lambalarını izliyorum, gidiyorum. (...) Sırtına vuruyorum, kapı arkamdan kapanıyor, gidiyor. (...) 32. haneyi de tuşladıktan sonra gülümsemem gerekiyor, o gidiyor. (...) 40 satır, 40 katırdan daha çok acı veriyor. Satırlarda ben varım, gitmek istiyorum, hâlâ buradayım. Nasıl Orhan Pamuk'un babasının bavulu varsa, benim de artık yapamadığım şeyleri yaptığım zamanlardan kalma anılarla tıklım tıklım dolu bir bavulum var artık. Kimileri buna " büyümek " diyor sanırım. *: Yeni Türkü - Çengelköy Olur Masal

Kara Şövalye'yi beklerken...

Bir ara vizyondaki filmleri doğru düzgün takip edemediğimden bahsetmiş, festivallerde ise son bir yıl içinde 52 film izlediğimi söylemiştim . Okul bittikten sonra, şu sıralar başka bir işimin de olmaması dolayısıyla son 12 gün içinde 4 defa sinemaya gittim, 2 adet kötü, 1 adet idare eder, 1 adet de fena değil film izledim. İzninizle, kötüden iyiye doğru sıralayalım: The Incredible Hulk : Başta ben olmak üzere çizgiroman uyarlamalarını mümkün olduğunda ilgiyle takip edenlerin bu hareketlerini derinden sorgulamasına yol açacak kadar kötü bir filmdi. Şöyle söyleyeyim, bunun yanında X3 fena değil, X3'ü bir kenara bırak Spider-Man 3 bile fena değil ( Fantastic 4 hâlâ kötü ama). Tamamıyla kararsız ve temeli hiç de sağlam örülmemiş bir hikaye kurgusu bu filmde elle tutulur tek şeyin aksiyon olmasına sebep oluyor, gel gör ki aksiyon sahneleri de tatmin edicilikten ziyadesiyle uzak. Abomination'ın doğuş öyküsünü geçtim, filmin öyküsünün başlamasına sebep olan olayın (Fabrikadaki ha

Cumartesi günleri

Cuma akşamı Emre bana geldiğinde, adet olduğu üzere yine birtakım spor müsabakalarını izledik televizyonda. NTV Spor'un kablo TV'de de yayına başlamasının etkisiyle gece boyu bir sürü farklı spora şahit olma olanağımız oldu. Önce TRT 3'de, Mayıs ayında Antalya'da gerçekleşmiş olan Okçuluk Dünya Şampiyonası'nın üçüncülük maçını seyrettik. Türkiye'yle Tayvan - ya da uluslararası müsabakalardaki ismiyle Chinese Taipei - arasındaydı, Tayvan kazandı. Bilahare, NTV Spor'da Isinbayeva 'nın Golden League'de 5.03 ile dünya sırıkla atlama rekorunu kırmasını izledik. Arada bir de Fox'da Türkiye Karması - Dünya Karması Kick-Box müsabakalarına bakındık. 02:30 civarı ben odama çekildim, kitap okumaya başladım. Bir süre sonra uyuyamayan Emre odama daldı ve yaklaşık 15 dakika kadar kitaplarımı karıştırdı, ardından salona geçtik ve Emre DVD'lerimi karıştırdı. İki hafta önce aldığım Sarı Mercedes 'te karar kıldı. Yeni izlemiş olmama rağmen takıldım, ilk

100

alces 'in de geçen hafta hatırlattığı üzere Sivas'ta 37 kişinin diri diri yakılmasının üzerinden 15 yıl geçti. 2 Temmuz'da Sivaslılar'la yapılan söyleşilerden birkaç alıntı: "Ben rahatlıkla [Madımak Oteli'nin altındaki] et lokantasında yemek yiyebilirim." "Olay olduğunda 11 yaşındaydım, hiçbir şey hissetmedim. Yakılan kişiler kendi kendilerini yaktılar. Öyle söyleniyor. Sorgulamama gerek yok. Ben sadece vatanım için sorgularım." "Kessinler bu anmayı. Yeter be... Esnaf olarak bugün iş yapamıyoruz." ( haberin tamamı ) Ogün Samast'ın 18 yaşını doldurmasıyla Hrant Dink duruşması artık basına açık görüşülüyor. Bugünkü duruşmadan basına yansıyanlarda sanıkların ziyadesiyle rahat ve hatta laubali oldukları anlaşılıyor: Sanıklar, hem sanık hem de müdahil avukatların soruları sırasında birbirlerine laf atmaktan geri kalmadılar, avukatlarla en hafif tabirle gayri ciddi polemiğe girdiler. Hatta bazı diyaloglar gayri ciddi bile değildi.