Ana içeriğe atla

Alışveriş günlükleri

Pazartesi günüydü. Yataktan ziyadesiyle geç çıktım. Aslında 11:00 gibi ev telefonuna uyandım, "Is Mr. Nuri there?" diye soran hanımefendiye yanlış numarayı çevirdiğine dair gereken açıklamaları yaptıktan sonra yatağa döndüm, uyumaya çalıştım. Yaklaşık bir saat sonra bu sefer Aykan aradı, adaya gitme gibi bir fikrimiz vardı, öyle bir fikrin artık var olmadığını söyledi, tekrar yatağa döndüm. Uyuyamayacağımı bildiğim için aşağı yukarı bir yıl önce Emre'nin ödünç verdiği kitabı aldım elime. Bir haftadır okuyordum ve sarmaya başlamıştı Ahmet Ümit'in Kukla'sı. Geçen yıl hayatımın en kötü gününü süsleyen yağmurun gazabına uğramış olan kitap, kurumuş sayfalarının yarattığı bozuk biçimine inat sessiz bir gururla başucumdan ayrılmıyordu.

Yataktan çıktığımda saat 15:00 olmuştu. Kalktım, duşumu aldım, kahvaltımı ettim, kahvemi içtim. Günün geri kalanını evde oturarak harcamanın anlamsızlığı yüreğimi sıkıştırmaya başlayınca üstümü değiştirdim, kaskımı taktım ve bisikletime atladığım gibi kendimi yola vurdum. Rumelihisarı'na inince "Sağ mı, sol mu? Hadi soldan gidelim" dedim bisiklketime ve Sarıyer'e kadar gittik. 30 km. yaptıktan sonra eve ulaştığımda saat 19:30 olmuştu, hemen kendimi duşa attım ve saat 20:00'de market kapanmadan ufak bir alışveriş için tekrar dışarı çıktım.

Bu yazıyı yazmak için beni teşvik eden hadise de o alışveriş esnasında yaşandı. Sepetimi kasanın yanına koymuş, önümdekinin işini bitirmesini beklerken markette birkaç dakika önce de gördüğüm anne-kız geçtiler arkama. (Bu arada belirtmeliyim ki, söz konusu anne-kız biz yaştakiler için anneanne-anne ikilisi oluşturacak bir yaştalar.) Yaşlı olanı hâlihazırda "Neden bu kapıdan girdik ki? Neden bunu alıyoruz ki?" şeklinde söylenmekteydi sıraya girdiklerinde. Benim sepetime bakarak "Amma da çok şey almış!" dedi. Döndüm, sevimli bir şekilde bana gülümsedi. Şunu inatla belirtmek istiyorum ki, çok şey almadım, buyurun bu da belgesi! [solda] -Kinder Bueno'da 3 alana 1 bedava vardı-

Bugün ise, Deniz'le birer kahve içtikten sonra Metrocity'deki Tchibo'ya girdim. Tchibo'da bulabildiğiniz bin türlü abuk subuk şeyin arasında bisiklet için de bir şeyler bulunabiliyor kimi zaman, ki bu dükkan zincirinden yaptığım ilk alışveriş de bisiklet gözlüğüydü. Aynı gözlükten Alper için de bulabilir miyim diye bugün girdiğim dükkandan aldıklarımı taşımak için bir de sırt çantası alarak çıktım diyebilirim. Şaka bir yana sırt çantası aldım, ama lazımdı -ve ucuzdu!-. Üç adet de bisiklet bilgisayarı aldım (Biri Alper'e, diğeri de alces'e olacak şekilde).

Bisiklet bilgisayarını bisikletime monte ettim eve gelince, ama düzgün çalışıp çalışmadığından ancak yarın, yine sahil yolundan Sarıyer'e doğru giderken emin olacağım. Beni ilk defa bir Tchibo'nun kapısından içeri sürükleyen sevgili İpek'e de teşekkürlerimi sunarak huzurdan ayrılıyorum,

Sevgiler.

Yorumlar

  1. Bisiklet bilgisayarı hız, mesafe, süre vb. şeyleri ölçmek için.

    Sahil yolu'nda bisiklete binmekle ilgili sorunun cevabını "Şehiriçinde bisiklete binmekle ilgili hayatî tavsiyeler" başlıklı yazımda bulabileceksin, umarım önümüzdeki birkaç gün içinde. Kısaca şunu diyeyim, çoğunlukla trafikten gidiyorum. Parkura göre değişiyor tabii, Bakırköy'den eve gelirken tamamen trafikten gittim ama ev-Sarıyer arasında sahilde bisiklete binmeye elverişli yaya alanları var kesintili olarak...

    YanıtlaSil
  2. İçine ettin kitabımın Sarper. Kendimi, kızı tecavüze uğradıktan sonra kızını tecavüzcüsüyle evlendirmek zorunda kalan baba gibi hissediyorum. 'Kukla'mı o haliyle artık evime geri alamam. Kırışmış bedeniyle hayal dünyanın dehlizlerinde sana yol gösterecektir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder