Şaka bir yana, 2012 hakkında yazayım diye blogu açtım ama aklıma "Ne kadar hızlı geçti lan!" demekten başka bir şey gelmiyor. Çok çalışıp az izin yaptığım, o az izinlere de güzel seyahatler sığdırdığım bir sene oldu.
7 yıllık bir aradan sonra tekrar Paris'e gittiğim sene oldu 2012. Benzer şekilde, 5 yıl sonra bir kez daha Berlin'i de gördüm. 2007'deki seyahatimde 6 aydır yurtdışında olmaktan, Türkiye'ye dönüş yolumda olduğumdan ve çeşitli sebeplerden ötürü moralsiz olmamdan dolayı Berlin'de geçirdiğim iki günden pek bir keyif almamıştım. O sene ne kadar Berlin'den İstanbul'a dönmek için hevesli idiysem bu sene de dönmemek için hevesliydim adeta.
Bir de, hepi topu 30 saatlik olmakla birlikte, impulsive olarak tek başıma yaptığım Kos seyahati uzun zaman sonra bana bisiklete binme keyfini yaşatması açısından güzeldi.
Genel olarak sosyal ve insan ilişkileri iyi olan bir insan olduğumu düşünüyorum, lâkin yapmaktan keyif aldığım iki sportif aktivitenin kayak ve bisiklet gibi ziyadesiyle bireysel aktiviteler olması da enteresan. "Takım çalışmasına yatkın" satırını CV'mden kaldırsam mı acaba... (:
Bir seyahati de Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi mücadelesini takip ederek Braga'ya doğru yaptım. Çok bahsedilecek bir şey yok aslında, 19 saati yolculuk olacak şekilde toplam 38 saatlik bir seyahatti. Aslında bundan da yola çıkarak 2012'de benim için yükselen taraftarlık mevhumumdan bahsetmek isterdim de onun için ayrı bir yazı yazmam icap ediyor. Aslında bakacak olursanız o yazının akışını da çıkarmıştım yaklaşık 9 ay önce ama yazmak kısmet olmadı...
Neyse, sonuç olarak 2012 genel olarak seyahatlerle hatırlayacağım bir yıl oldu. Bir de düğünlerle... Avcılar'da bir düğün salonundan Çubuklu Hayal Kahvesi'nde şekilli bir geceye kadar uzanan geniş bir spektrumda 5 farklı düğüne katıldım. 2013'ten en büyük beklentim düğünsüz bir yaz...
Bir de bloga daha fazla bir şeyler yazabilmek...
Yorumlar
Yorum Gönder