Ana içeriğe atla

Bangkok Dangerous: Olmamış...

Hazır üst üste iki akşam sinemaya gitmişken gaza gelip blogda yazayım dedim sevgili okurlar. Cuma akşamı sevgili Aykan'la birlikte Kanyon'da sinemaya gidelim dedik. Nispeten rahat bir gün olmuştu ajansta, japonca dersini de bu hafta iptal etmiş olduğumuzdan, eş-dostla muhabbet edip biramı yudumlayarak bekledim Aykan'ı, 21.00 gibi geldi.

Amacımız 21.15'teki Devrim Arabaları'nı izlemekti ama sadece en ön sırada yer kalmıştı, ne onu ne de bir önceki gün Quantum of Solace'ı üçüncü sıradan izlemiş olan beni cezbetti bu durum. Biz de saat 22.00'deki Bangkok Dangerous seansına girelim dedik, demez olaymışız...

Bu kadar sert girmek istemezdim aslında ama cümlenin gelişine vurdum istemsizce. Şaka bir yana, film olmamıştı. "Olmamıştı" derken neyi kast ettiğimi sanırım biraz açıklamam gerekecek: filmin bana göre ciddi bir bağlam problemi mevcuttu. Ama buna girmeden önce kısaca filmin konusunu bir özetleyelim: Ziyadesiyle profesyonel çalışan kiralık katilimiz Joe -Ki kendisi her filminde ölü balık gibi bakıp yine de başarılı bir oyunculuk çıkarmasıyla sevdiğimiz Nicolas Cage tarafından canlandırılmakta-, dört parçalık bir iş için Bangkok'a gider. Joe, hayatının bu döneminde kendini ve yaşam tarzını sorgulamaya başlamış, "Aman efendim, emekli olsam da Miami'ye mi yerleşsem ki..." moduna girmiştir. Bangkok'ta bir taraftan işini yaparken, diğer taraftan da kendisine yardım etmesi için tuttuğu yerli gençle yakınlaşır ve bu genci kendine çırak alıp yetiştirmeye başlar. Bütün bunlar yetmezmiş bir de eczanede tanıştığı sağır ve dilsiz bir hatuna aşık olur, bunlar takılmaya başlarlar falan ve olaylar gelişir...

Efendim, bazılarınız bilir, bazılarınız da muhtemelen şimdi öğreniyor, bendenizin naçizane Hong Kong filmlerine karşı bir ilgim mevcuttur. Özellikle de aksiyon filmlerinin bir alt türü olan triad filmlerine yakın durmaya çalışırım. Bu ilgim sayesinde Bangkok Dangerous'a baktığım zaman kendisinin Hong Kong aksiyon filmlerinin tipik özelliklerini taşıdığını fark ettim. Nedir bunlar: öncelikle başarısı kanıtlanmış -çoğu zaman klişe- senaryo öğeleri, bir miktar plot twist ama en önemlisi estetik bir kaygı güdülerek stilize edilmiş şiddet sahneleri ve bir tutam kan...

Yukarıda bahsettiğimiz bağlam problemi de işte bu noktada karşımıza çıkıyor. Bir Hong Kong filminin tipik öğelerini alıp bağlamından kopartarak olduğu gibi bir Hollywood filmine koyduğunuz zaman çalışmıyor. Zira Hollywood filmleri izleyicilerde kendine has farklı bir beklenti yaratırken, uzakdoğu filmleri farklı bir beklenti yaratıyor ve filmin vaat ettikleriyle ortaya koydukları arasındaki uyumsuzluk izleyiciyi en hafif tabiriyle kıllandırıyor.

Üstelik, üzülerek belirtmeliyim ki, filmin tek problemi de bu değil. Karakter oluşumu ve gelişimi neredeyse yok. -bu kısım spoiler içerebilir- Joe dediğimiz adam kimdir neyin nesidir belli değil mesela... Memleketi neresi, anası-babası ne iş yapar? Adamla aramızda bir bağ kuracak, karakterle kendimizi özdeşleştirmeye yarayacak herhangi bir unsur mevcut değil. Böyle olunca da bu karakterin yaşadığı iç çatışmaları biz izleyici olarak içselleştiremiyoruz. "Aman, n'oluyor ki şimdi? Niye böyle yaptı bu adam..." gibi vurdumduymaz yaklaşımlar sergiliyoruz... -bitti spoiler-

İşin en sinir olduğum yanı da ne biliyor musunuz dostlar? Bu film aslında bir yeniden çevrim. Aynı isimli 1999 yapımı bir Hong Kong filminin yeniden çevrimi. İşin sinir olduğum tarafı bu değil bu arada, işin sinir olduğum tarafı şu ki FİLMİ YENİDEN ÇEVİRENLER AYNI ADAMLAR! Oxide Pang Chun ve Danny Pang diye iki kardeş 1999'da Tayland'da çektikleri filmi 2008'de bu sefer Hollywood'da çekmişler -Aslında iki filmi de lokasyon olarak Bangkok'da çekiyorlar ama anladınız siz beni...-. 1999 yapımı olan filmi izlemedim, izlemek isterdim ama açıkcası Pang biraderlerin tavrından tiksindiğimden böyle bir hevesim kaçtı, ki muhtemelen o 2008 versiyonundan daha iyidir.

Ulan insan aynı filmi 10 yıl sonra tekrar çeker mi? Gidin yeni film çekin kardeşim...

Bu arada bugün, yani pazar, Devrim Arabaları'nı da izledim, yarın yazmaya çalışacağım onunla da ilgili bir şeyler...

Yorumlar

  1. Cage'in tek tip bakışları beni de rahat ediyor ama hakkını vermek lazım, en azından posterde alıştığımız parantez kaşlı bakışını atmamaış.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder