Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tavuk çevirme

Bir haftadır bir şey yazmadım buraya (Stating the obvious). "Zaten blog kardeşliğimde de bir suskunluk söz konusu" diye düşünüyordum ki, dün gece Çimen beni duymuşcasına hızlı bir atak yaptı. absen ise sakin ama istikrarlı bir tempoda devam etmekte. Diğer taraftan Sadun da, içip içip ilan-ı aşk ettikten sonra benimki gibi bir suskunluğa gömüldü. alces desen zaten seyrek yazıyor. Her neyse, kendi ilgisizliğimi başkalarının da üzerine atıp vicdanımı biraz rahatlattıktan sonra bir şeyler yazabilirim artık. Gerçi ne yalan söyleyeyim, çok da yazacak şey yok aslında. Geçtiğimiz hafta genel anlamda durgun ve sıkıcıydı diyebilirim. Zaten bir çeviri işi aldım, üç gündür evden neredeyse hiç çıkmadan onunla uğraşıyorum. Çeşitli park yönetimi stratejileri konusunda derin bilgilere sahibim artık. Yarın bitirebilirsem bu çeviriyi süper olur. Çeviriyi yaparken arada seslisozluk 'ten yararlanıyorum. Neredeyse her kelime bulunuyor ama bilmem nedendir bir kelimenin anlamını birkaç d

MP3 arşivi, ALES ve diğerleri...

Şu yazıda başlamış olduğum işi az önce bitirdim. İndirdiğim bütün albüm kapaklarını albümlerle eşleştirdim yani. Başım da göğe erdi, evet... Bu işi de hallettiğime göre, sanırım artık yarın sabahki ALES 'e çalışmaya başlayabilirim...

Sınavların ilk haftası ve obez kirpi George

2007 yılı içinde ilk defa sınav oldum dün. Yazılı olarak diye belirteyim. Bilindiği üzere geçen yılın bahar dönemini Norveç'te okudum. Ocak-Haziran arası oradaydım. Burada, ilk dönem derslerinin final sınavlarını da Aralık 2006 sonunda oldum, zaten sonra yılbaşı, bayram ve Norveç (6 Ocak). Norveç'te toplam üç (rakamla 3) ders aldım, hiçbirinin yazılı sınavı yoktu. Biri fotoğraf dersiydi, portfolyo hazırladım ve sözlü sınava girdim. Diğeri tasarım dersiydi, bir dergi yaptım, bir de Volda'da Nisan sonunda yapılan belgesel film festivali 'nin katalogunu yapan ekibe katıldım. Esas önemli olan bu iki dersti zaten, 15'er krediydi ikisi de ve ihtiyacım olan 30 krediyi karşılıyorlardı. Üçüncü dersim de geyik olsun diye aldığım inanılmaz bayık ve anlamsız çıkan 2 kredilik Norveç Dili, Kültürü ve Karakteri dersiydi. Bunda da Norveç'in neden AB'ye üye olmadığını anlatan bir ödev hazırladım final olarak. Uzun lafın kısası, fotoğraf sözlüsünü saymazsak Norveç'te sına

Akıl sağlığını yitirme aşamasında MP3'lerin önemi üzerine bir vaka incelemesi

MP3'lerimi düzenlemek konusunda sanırım biraz takıntılıyım. Arkadaşlarım bilirler, odam dağınıktır, hatta genel anlamda dağınık bir insanımdır. Ama, MP3'lerimi düzenli tutmak için özel bir çaba harcarım, eğer onlar da dağınık olursa ucunu toparlayamam muhtemelen bir türlü. O yüzden, tek tek şarkılardansa albüm albüm tutarım MP3'lerimi, iTunes arşivim de albümlere göre düzenlenmiştir zaten. Her birinin ID3 etiketleri düzenlidir, ya CD'den MP3'e çevirirken CDDB'den alırım ID3 bilgilerini, ya da gerektiğinde elle girerim. MP3 çalarımı aldığımda bir haftasonu uğraşmıştım bu arşivi düzenlemek için. Bir de şöyle bir problem var mesela, ID3 versiyonları. iTunes ID3 2.2 versiyonunu destekliyor. Ama Creative Zen Touch'ım türkçe karakterleri desteklemediğinden türkçe karakter içeren şarkıların ID3 etiketlerini 1.1 versiyonuna çeviririm. Dosya isimlerini de türkçe karakterlerden arındırmak gerekiyor ayrıca. Her yeni albüm alıp MP3'e çevirdikten sonra Zen Touch

Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla!

D&R'dan içeri girdim çarşamba sabahı, " High Fidelity 'nin DVD'sini arıyorum" dedim. Adam önce belki ortalıkta bir yerdedir de arkaya gidip bilgisayara bakmak zorunda kalmam bakışıyla çevresini gözlemledi, sonra umutsuzluk içinde arkaya yollandı, ben de ortalıkta olsaydı önce ben görürdüm birader bakışımı bir kenara bırakıp takip ettim. Bilgisayara bakınca gördük ki, DVD'nin üretimi durdurulmuş, 2006'da bile gelmemiş hiç. Akşam idéefixe 'e baktım, orada mevcuttu, siparişimi verdim. Sahip olmak ilginç bir duygu. Bu arada, şuna gönülden inanıyorum ki eğer DVD'lerin böyle kutuları olmasa o kadar sevmezdik. Yani, 12 cm çapında bir plastik parçası neticesinde ve kağıt bir zarfta da satılabilir. Ama o kutu var ya, VHS döneminden kalma beklentilerimiza hitap eden o kutu, işte o aldığımızın 12 cm çapında bir plastik tekerlekten daha fazlası olduğuna ikna ediyor bizi, "Abi, koskoca film satın aldın baksana, içinde John Cusack var mesela, hem de

Sen ne güzel bir adamdın Ray abi...

Eminim Ray filmini seyreden her kişi Ray Charles'a karşı bir sevgi beslemekten geri kalmamıştır, eğer önceden beslemeye başlamadılarsa... Beni az çok tanıyan herhangi bir insana "Sarper'in en çok izlediği film hangisidir?" diye sorsanız alacağınız cevap Star Wars olur. Beni cidden yakından tanıyan birine sorarsanız alacağınız cevap ise "Blues Brothers" olur. Şu yazımda abimin müzik zevkim üzerindeki etkisinden bir miktar bahsetmiştim. Benim Blues Brothers sevgim de, abimin film zevkim üzerindeki etkisinin bir göstergesidir. 1980'li yıllardan birinde TRT 2'den videoya (beta) kaydedilmiş bir filmdi Blues Brothers. Orijinal dilinde (İngilizce) ve altyazılıydı. Neden bilmiyorum, döner döner seyrederdim bu filmi. Kazık kadar adam oldum, beta video kalmadı artık ortalıkta ama ben hâlâ bu filmi seyrediyorum muntazaman (artık DVD var). Film hâlâ güzel... Aşağıdaki sahne benim Ray Charles ile ilk tanışmam. Ray Charles öldüğünde sanki onu tanıyormuş da ü

Paylaşmak güzeldir...

Geçen yazının sonunda demiştim paylaşmak güzeldir diye. Hafta bitmeden biraz daha paylaştım. Liseme gittim cuma sabahı, HASAL 'a. Serpil Hocam'ın sınıfıyla tanıştım. Eski bir HASAL'lı ve beş küsür yıllık bir üniversiteli olarak -eşsiz- deneyimlerimi paylaştım. Birkaç hafta önce aklıma gelmişti. Bir nevî sorumluluk hissettim diyebilirim. Hani, hayatı yemiş bitirmiş birisi değilim elbette ama en azından hâlâ lise sıralarında oturan arkadaşlarımla paylaşabilecek az buçuk bir deneyimim var. Kafalarında oluşması muhtemel sorulara aşina olduğum gibi o soruların cevaplarına ya sahibim, ya da cevapların nerede bulunabileceği hakkında fikir sahibiyim. Ve, geçen yazının sonunda da dediğim gibi, paylaşmak güzeldir... Nostalji diye bir şey var. Çok az kimse şu anda sahip olduğu yaşantısından memnun, hâl böyle olunca eskiye özlem doruğa çıkıyor. Aslında bundan beş yıl önce de yaşamımızdan şikayetçiydik, ama bu günden bakınca o günler çok mutluymuş gibi görünüyor. Öğretmenlerde de h